Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – 1990 ve 2000 yılları arasında seri katil dedikoduları her zamankinden fazla konuşuluyordu. Faili hiçbir zaman bulunamayan kesik bacak cinayetlerinin yanında, taciz ve tecavüz sonrası yaşanan cinayetler de pek çok kişiyi tedirgin ediyordu. Ancak Şişli’de öyle bir yer vardı ki burada faili hiç bulunamayan cinayetler ve sayısız taciz olayı yaşanıyordu. Artık yurt dışından ekipler tarafından da incelenen olayların hiçbiri sonuca kavuşmuyordu. Olayın faili kim, şimdi nerede, yaşıyor mu, başka bir suçtan yakalandı mı? Bugün bile yaşananları okuyan ya da duyan pek çok kişi aynı soruları soruyordu. Bu cinayetlerden en çok ses getireni ise 15 yaşındaki Çağla Tuğaltay’ın evinde tecavüze uğrayıp öldürülmesi olmuştu. 5 Haziran 2000’de yaşanan olayın üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen katil hâlâ bulunamadı. Çağla’nın yaşadığı sokakta ise 2016 yılında bir cinayet daha işlendi. Yine bir kadın İstanbul’un göbeğinde faili meçhul cinayetin kurbanı olmuştu!
ÇAĞLA’YA NE OLDU?
1985’te Nedim ve Gülnur Tuğaltay çiftinin biricik kızları Çağla hayata gözlerini açtı. Zaman ilerledi Çağla büyüdü. Artık okula gidip gelen bir genç kız olan Çağla okula giderken telefonunu evde bırakır, gelince de ilk iş telefonunu açardı. Ancak 5 Haziran 2000’de ilk kez, hastanede işleri biraz uzun süren annesi Çağla’nın telefonlarına ulaşamamıştı. Ev telefonu ise çalıyor ama cevapsız kalıyordu. Komşuları Nilgün hanımda Tuğaltay ailesinin evinin kapılarını açacak yedek anahtar olduğundan, Gülnur Tuğaltay komşusundan Çağla’yı kontrol etmesini istedi. Nilgün Hanım tüm odaları sırayla kontrol ediyordu. Sıra Çağla’nın odasına geldiğinde aralık olan kapıdan çağlanın doğal bir pozisyonda durmayan ayaklarını gördü. “O ne biçim yatış kızım?” diyerek açtığı kapı, bir ailenin dünyasını başına yıkmak üzereydi. Çağla yarı çıplak vaziyette yatıyordu. Üstelik boğazı kesilmiş olduğundan yatak odası kan revan içindeydi.
Levent Kız Meslek Lisesi 1. sınıf öğrencisi 15 yaşındaki Tuğaltay, 5 Haziran günü Şişli Fulya’da Nar Çiçeği Sokak bulunan Çiğdem Apartmanı’ndaki evinde vahşice öldürüldü. Eve kapıyı hiç zorlamadan giren katil, tecavüze kalkıştığı Tuğaltay’ı boğazını keserek öldürüp kayıplara karıştı. Faili henüz bulunamayan cinayetin, okuldan eve gelen Çağla’yı evde karşılayan ve belki de anahtarı kopyalayan biri tarafından işlendiği düşünüldü. O dönem Türkiye’de olay yeri inceleme pek de gelişmediğinden detaylar doğru değerlendirilemedi. Çağla’nın ölmeden önce ürkek davranışları ise hem ailesinin hem de yakınlarının dikkatini çekiyordu.
BU KEZ ÜNLÜ DANSÇI CİNAYET KURBANI
Aynur Kanbur 26 Mart 2016’da oturduğu apartmanın kapısının önünde bulunan konteynere çöp atmak için dışarı çıkmıştı. Bir süredir kanser tedavisi gören ünlü dansçı her seferinde işiyle gündeme gelirken bu kez faili meçhul bir cinayetin kurbanı olduğu için manşetlerdeydi. Her şeyin merkezi olan Nar Çiçeği Sokak’ta taciz ve tecavüz olayları sık yaşanıyordu. Hatta bu taciz ve tecavüz suçundan 2 kişi de burada tutuklandı. Modacı Müberra Yorgancıoğlu’na cinsel tacizde bulunup parasını gasp eden Tufan Gür ve bölgedeki genç kadınlarla çocukları taciz eden, kamuoyuna kasklı sapık olarak yansıyan seri tecavüzcü Şahin Öğüt de Nar Çiçeği Sokak’ta tutuklandı. Ancak tüm bunlar 2000’li yılların başında yaşanmıştı. Aynur Kanbur 8 kurşunla bu sokakta öldürüldüğünde ise takvimler 26 Mart 2016’yı gösteriyordu. Kanbur’un katili de tıpkı Çağla’da olduğu gibi hiçbir zaman bulunamadı. Katilin güvenlik kameralarına yansıdığı tek noktadan alınan görüntüsü ise yabancı olay yeri inceleme ekipleri tarafından da incelenmesine rağmen onu yakalamaya yetmedi. Ünlü dansçının neden kurşunlandığı ve kim tarafından öldürüldüğü hâlâ bir sır.
SAYISIZ TACİZİN DE ADRESİ OLDU
Henüz 15 yaşında tecavüze uğradıktan sonra boğazı kesilerek öldürülen Çağla Tuğaltay ve ondan 16 yıl sonra aynı sokakta bulunan Mimoza Apartmanı’nda ise ünlü dansçı Aynur Kanbur faili meçhul bir cinayetin kurbanı oldu. Aynı sokakta bulunan iki binada da failleri bulunamayan cinayetlerin yanında sayısız taciz vakası yaşanmıştı. Bazı kadınlar polise verdikleri ifadelerde evlerine gittikleri sırada sık sık takip edildiklerini söylüyor, apartmanlarının içinde bile bir anda arkalarında beliren adamlarla karşılaştıklarını ifade ediyordu. Modacı Müberra Yorgancıoğlu’na cinsel tacizde bulunup parasını gasp eden Tufan Gür Çağla’nın öldürüldüğü evden yalnızca 500 metre uzakta Yorgancıoğlu’nu taciz etmişti. Ancak pek çok kişi bu sokakta yürüdükleri sırada takip edildiğini anlatıyordu. Hatta evlerine bile girebilen tacizciler olduğunu anlatıyordu.
Çağla’nın katledildiği apartmanın bulunduğu mahallede 1999 yazında bir olay daha yaşandı. Yaşananlar nedeniyle psikolojisi bozulan ve temelli Almanya’ya göç eden bir kadın, burada sistematik bir biçimde tacize uğradı. O dönemlerde 19 yaşında olan kadının, yaşadığı evde devamlı olarak iç çamaşırları ve özel eşyaları kaybolmaya başlamıştı. Yolda yürürken takip edildiğini ve izlendiğini hissettiğini anlatan kadına, cevapsız telefonlar geliyor ve telefondaki kişi sadece nefes alıp veriyordu. Sapıkça sesler çıkaran adam, anlaşılması zor bir diksiyonla tuhaf sorular soruyordu. Bir gün kendisi evde yokken, kuzeni ve arkadaşı evde bulunuyordu. Bu iki kişi tanımadıkları bir adamın aniden kapıyı açıp içeri girmesiyle şoke olmuştu. Orta boylu, dalgalı saçlı, iri gözlü, kemerli burun yapısına sahip, esmer adam, içeride birden fazla kişi olduğunu görünce hızlıca oradan kaçmıştı. Kadının tahminine göre, kendisini evde tek yakalasaydı ona da tecavüz etmeye kalkışacak ve öldürecekti.
SOKAKTA DİKKATLERİ ÜZERİNE ÇEKEN GECEKONDU
Cinayetin işlendiği sokağa çok yakın bir noktada bulunan gecekondu pek çok kişinin olayların failine dair bir iz bulunabileceği ihtimaliyle dikkatini çekiyordu. Bahsi gecen gecekondunun yakınlarında bugünlerde metruk bir bina olsa da, bölge hâlâ tehlikeli kişi ya da kişilere ev sahipliği ediyor olabilir. Bu gecekonduyla ilgili ifadelerde ise hep aynı cümleler yer alıyor: “Genç erkekler bu gecekonduda toplanıp içki içerlerdi. Genelde buranın önünde kırık içki şişeleri, sigara izmaritleri olurdu. Muhtemelen uyuşturucu ve uçucu madde kullananlar da buraya zaman geçiriyordu.”
Ancak olayların faili olabilecek kişilerin bu gecekondudan yolunun geçtiği mahalledeki herkes tarafından düşünülüyordu. Yalnız yaşayan yaşlı bir adama ait olan ev daha sonra müteahhite verilmişti. Evin sahibinin ise bugünlerde hayatta olmadığı düşünülüyor. 2016’daki Aynur Kanbur cinayetinden sonra başka olay kaydedilmemiş olsa da, katilin hâlâ hayatta ve sokaklarda geziyor olması ihtimali korkutucu. Çağla’nın ve Aynur Kanbur’un katili ve mahallenin tacizcisinin kimliği ise muamma.